Başkaları Çizdi, Biz İse Oynadık
Bir çoğu işe gidiyor, para kazanmak için. Para ile yaşamlarını sürdürme çabasında her biri. Kimisi lüks bir hayat sürdürme çabasında, kimi yoksul hayatının devamlılığını sağlamak için çabalıyor, çalışıyor.
Kazancın çok, harcayacak, hayatın güzelliklerini görecek zamanın yok. Bu parayı yönetmekten uzak, paranın yönettiği insanlar bunlar. Kimilerininse para denilen lanet şeye az buz sahip, harcayacak zamanı ya da parası az. Madur her biri, oynanan büyük oyunun maduru. Aslına bakarsan ikisi de bu iğrençliğin maduru.
Özümüz beton yığınları içinde mi? Betondan, camdan plazalarda şık giyimli, yüksek topuklu kadınlar, takım elbiseli adamlar mıyız?
Betondan hapishane bunlar. Dört duvar arasında, otobüslerde yer bulma derdine düşen aciz insanlar. Bu devletler, sistemler, beton yığınları kurulmadan önce insanlar neler yapmışlar yaşamak için ? Nasıl barındılar, ne yediler ?
Elbette kendileri yaptılar, barınaklarını, yiyecekleri yemekleri. Kimi ağaçtan evler yaptı, kimi topraktan, kimiyse buzdan. Ancak her biri kendisi yaptı. Fiziki uygunlukta olanları yaptı barınacak yerleri, ve yine beslenmeleri için yiyecekleri fiziken uygun olanlar buldu getirdi yiğecekler,ni. Avcı, toplayıcı diyebiliriz buna. En küçüğünden en büyüğüne her birinin bir görevi vardı. Oluşmuş bir halkalar zinciri vardı. Halkalardan biri zarar görse, kırılsa bütünüyle bozuluyordu. Böylelikle sosyalleşme oluştu, güzel bir bağ idi bu. Zincir kırılmasın, işler aksamasın diye oluşmuş bir bağ. Bu bağ sonraları değişti. Yalnız çıkardan değil bir müddet sonra emek ile gelişen gerçek sevgiler oluştu. Ah bir dakika, galiba ben aşık oldumlar değildi bu. Çok kıymetli bir haz bu, doğadan gelenin, doğanın sana hediye ettiğini alıp fazlasını aramamak. Yalnız gerekeni al ve kalanı doğaya bırak. Didgeridoo gibi... Bu bir enstrümandı bu ve çal bırak şeklinde yıllarca kabilelerin yaptığı müzik. Çünkü doğaya ait olanı doğadan kopartmak- eğer gerekli değilse- yanlıştı o doğanındı. Doğanın parçası olarak bunu yapmak doğrusu idi. Doğa sana sonsuz güzellikler verir, ama sen onun fazlasını ister ve alırsan, kalmayacak. Sonralarında kendi yavrularına ve onun yavrularına... Bizler lanetliyiz, küreselleşme dediğimiz lanetten başka bir karanlık değil.
Sistemler, insanoğlu kendi dünyasından sıyırıyor bizleri. Bir Enfeksiyon gibi içimizi kokutan başkalarının çizip bizlerin oynadığı oyunları yaşıyoruz..